15 Şubat 2011 Salı

Ozan and Arif' e (Espeyşıliy Ozan' a aslında)



Galiba Grace sonrası Grace/Wastelands yapılmış en büyük albümdür. Bu albümü yapanın alnını öperler. 

(hı bir de; galiba hiç bir grup, solo albüm yapan müzisyenler kadar "catchy" olamıyor, olamayacak. başka bir şey var bunun altında... ama gerçek şu ki solo çalışmalı albümlerin şarkıları insana daha yakın durabiliyor. belki de tek adamı/kadını sevebilmek diye bişey var. ama grup olarak... bilmiyorum işte gerisini de doldurun.)


not: mayısta konserinde olacağım, belki graham coxon' da olur. elini öperim...


başlığına deyineyim; espeyşıliy ozan! bütün bir geçen sene boyunca belirli aralıklarla sık sık "what katie did" gibi minnoş bi şarkının akustiğini göndermek yerine şu albümle sevindirseydin be adam!

4 Şubat 2011 Cuma

Saat 1.24


Saat 1.24.

Görünüşe bakılırsa uçağıma binene kadar kimseyle konuşmayacağım. Galiba insanlar birlikte yolculuk etmek istemediği seferlerle gittiği şehirleri dahi sevebiliyor. Bazen kaldırımlarıyla seviyorum mesela ben orayı.geniş, yanından bisikletlerin geçbileceği kadar geniş kaldırımlar. Ve moda’ nın tüm manav-marketlerinden serpmişler mahallelere bence. Ama en lüks, en ithal şarküteri ürünleri yerine övünülesi fakat biteviye yerel şeyler mevcut. 9.90 kurnazlığı 2005te geldi buraya.

Her gün geçtiğim yollar, buradaki hallerini; hatta geçici konserlerini, tiyatrolarnı tarih gözetmeksizin sahipleniyor. Kasım tiyatrosundan kalmış mesela sıvası dökülen bi kaç duvarda. Hala niçe ağladındayı okuyor ve istanbul’u birinci tercih yapıyor orta sınıfın zenginliğini hep ayakkabılarından anladığım liseliler.

Oysa istanbulda olsalar, zaman onlar için metrobüs, tramvay, otobüs, vapur en şanslıysa, en renkliyse oturulası olan… dırıdım.

Ve yağmurlar hep yağıyor. Daha da “hep” olanı, işlek caddelerin lodos vurmayan tali ara sokak duvarlarındaki; aynı kızı seven oğlana tahsil edilmişliği. Belki de şehrin en bilinen mecnunu herif. Jonathan ve gövercin i de silmişler.

[…]

Gitmeden yazdım, ozan’ ı arif’ i görmeden evlerine gidene dek göreceklerimi. Umarım şaşırırım. Belki.

Neyse ayağım karıncalanmayı keserse uyuyacağım. Belki.
[…]