7 Haziran 2011 Salı

umarım çok su içersin de hararet yapar çok terlersin


ben 12 yaşımdaydım ve henry-bergkamp-pires ve ljunberg yüzünden "tekerlek bulunduğundan beri inglizler futbol oynuyormuş" gibi bir izlenim vardı insanlarda. aynı insanları o zamanlar bu fikirin yanında bir salda "boyband" ler beklerdi... sonra 18 yaşına geldim, bu sefer "yuri gagarin aya çıktığından beri barcelona paslaşıyor" fikri atıldı ortaya, ifrit oldum. delirdim; o zamanlar "sun" gazetesinde boy boy kate moss- pete doherty vardı artık...

"the confidence is the balaclava"

hiç bişeye güvenmiyorum. canım da çekmiyor zaten böyle bir şeyi. evimi özledim. eğer bir "balaklava" ya sahip olacak isem; balaklava'm da artık ortası göçmüş tek kişilik yatağımdır ki yanındaki komudinim ve yatağın bazasının içindeki sekizyüzellibinbeşyüz dergi de sosyal tesisimdir.


şimdi geleyim başlığın kerametine; fransız rock' ı diye bir şey yoktur; hiç de olmamıştır. phoenix bile yaptığı müziği fransa sınırlarında kaydetmemiştir; hatta fransa' da albüm kaydeden kaydadeğer tek grup tindersticks'tir ki onlar da en kapşonlu albümlerini kaydetmişlerdir... beatles ise gördüğüm en tırt 5 gruptan biridir. lakin libertines; yaklaşık 7-8 senedir günde 15 saate yakın müzik dinleyen benim için tek kelimeyle 67 de doors dinlemek gibi bir kudrettir!

ne demişti geçmiş bi bant sayısında; artık takip edecek rockstar bile kalmadı.

bonus ders;

bi adam bi şarkısında "all in all is all we all are" der ve o yüzden bazı şarkılar çok büyüktür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder